Rus haber ajansı Sputnik’in radyosu RSFM’de “Bi De Bunu Dinle” ismi ile radyo programı, Sputnik’te de “Bi De Bunu İzle” ismiyle YouTube yayını yapan, yeniden YouTube üzerinden, gazeteciler İsmail Saymaz ve Akif Beki ile de “Söylemesi Bizden” programını yayınlayan gazeteci Yavuz Oğhan’ın programlarına, dün “Söylemesi Bizden” takımı olarak eski başbakan Ahmet Davutoğlu yaptığı söyleşi sonrası son verildi.
Yavuz Oğhan, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Türkiye’de hiçbir âlâ iş cezasız kalmaz” notuyla iki programa da son verildiğini duyurdu.
Davutoğlu: Yalnızca gazetecilik yaptılar
Kararın akabinde Twitter hesabından açıklama yapan Davutoğlu, büyük hüzün duyduğunu açıkladı. Davutoğlu, “Bu kararın hiç bir izahı yok. Her kapıyı kapatsalar da biz yeni kapı açacak, susmayacağız” dedi. Davutoğlu’nun paylaşımı şölme:
“Dün benimle mülakat gerçekleştiren üç basın mensubu Yavuz Oğhan, Akif Beki,
ve İsmail Saymaz‘ın programlarına son verilmesinden büyük ıstırap duydum. Kendileri yalnızca gazetecilik yaptılar. Bu kararın hiç bir izahı yok. Her kapıyı kapatsalar da biz yeni kapı açacak, susmayacağız”
“Sansür çok berbattır ancak en berbat sansür otosansürdür”
Programda Davutoğlu, Türkiye’deki basın ve niyet özgürlüğüyle ilgili soruya şöyle cevap vermişti:
“Bir ülkenin en dinamik gücü niyet özgürlüğüdür. Katar’da ve Ürdün’de iki toplantıya katılmıştım, İslam dünyasının sorunlarıyla ilgili. En temel sorunun niyet özgürlüğünün olmaması olduğunu söylemiştim. Sansür çok berbattır lakin en makûs sansür otosansürdür. İnsanların şahsiyetini yok eder. Beşerler kendi kendilerini denetim etmekten toplumu düşünmeye vakit bulamazlar. Maalesef öz tenkit, bir içeriden tenkit olarak söyleyeyim, otosansürün tahminen de en ağır olduğu periyottan geçiyoruz. Beşerler kapalı kapılar gerisinde başak türlü, kapıların önünde öbür türlü, toplantılarda öteki türlü konuşmaya alıştılar. Bir FETÖ var bir de FETÖ’cü sistem var. Aslında bu takiye kültürü ile otosansür birlikte gelişiyor. Son üç yıl içinde bu birinci kez kapsamlı bir yayın. Zira mesela referandum öncesinde, yeni Anayasa paketi ile ilgili görüşlerimi anlatabilmek ve birtakım tasalarımı tabir edebilmek için direkt, dolaylı televizyon kanallarına çok teşebbüste bulundum. Biraz da 15 Temmuz’un tesiri içerisinde hiç kimse olumlu karşılık veremedi. Vermedi demiyorum lakin veremediler. Onun üzerine bir gazete ile mülakat yaptım. Yalnızca dertlerimi tarihe not düşebilmek için. Mülakat çıktığında hayretler içerisinde kaldım. En temel dertlerim yer almadı. Kendi partisi iktidarda olan bir başbakan olarak. Bunu hicapla söylüyorum. Gazetemizi de tenkit etmiyorum. Bir tek onlar yapabiliriz dediği için onlarla yaptım. O gazeteye karşı da bir kararda bulunmuyorum en azından mülakat yapma hamaseti gösterdiler. En azından ‘Kaygılarım var’ tabiri çıktığı için tasalarım olduğu kayıtlara geçti. O günden bugüne bir çok kritik eşikte, sanki görüşlerimi beyan edebilir miyim diye yokladığımda ve son vakitlerde da maalesef, ki hepsi bize hürmet duyan gazeteciler, durumu biliyorsunuz bizi mazur görün sözünü ifade ettiler. Bu benim açımdan, bu ülkede yaşayan bir aydın olarak hicap duyduğum, tahminen de en temel dert duyduğum sıkıntı bu. Özgürce konuşursanız her türlü sorunu çözersiniz. Özgürce konuşulamayan bir yerde ise en kolay sorunlar bile çözülemez.”
