BBC’nin belgeselinde üç astronotu Patrick Kennedy, Jack Tarlton ve Rufus Wright canlandırıyor.
İnsanoğlu Ay’a ayak basalı tam 50 yıl oldu. Ay’a yapılan fevkalâde seyahati anlatan iki belgesel sinema, insanoğlunun bu en büyük serüvenini tüm detaylarıyla gözler önüne seriyor.
İnanır mısınız bilmem, bundan tam 50 yıl evvel bugün insanoğlu Ay’a ayak bastı. Neil Armstrong “İnsan için küçük, insanlık için dev bir adım” kelamını 50 yıl evvel bugün sarf etmişti, 20 Temmuz 1969’da. O günleri şahsen yaşayıp da hatırlayan kaç kişi kaldı bilinmez (ben hayattaydım lakin daha konuşmaya bile başlamamış bir bebeydim örneğin, bir şey hatırlamam kelam konusu değil) lakin bu mevzuyu son derece ayrıntılı ve ustalıklı bir biçimde işleyen iki yeni belgesel, insanoğlunun bu en fevkalade macerasını yeni jenerasyonlarla buluşturuyor ve biz de Ay’a ayak basışımızın 50. yılı gururuna bu iki belgeseli odağımıza alıyoruz.
Yılın sinema olayı
Birçoklarına nazaran yılın en değerli sinema olaylarından biri olarak kabul gören “Apollo 11” isimli belgesel üretimci ve direktör Todd Douglas Miller’ın imzasını taşıyor. ABD’li üç astronotu Ay’a götürecek olan 45 tonluk roketin dev paletler üzerinde fırlatma noktasına taşınması imgeleriyle açılan ve 90 dakika boyunca yalnızca arşiv manzaralarının kullandığı “Apollo 11” daha evvel hiç gün yüzü görmemiş imgeleri içeriyor ve tam manasıyla bir kurgu şaheseri olarak, rastgele bir dış sesin anlatıcılığına da başvurmadan, izleyeni bu fevkalâde seyahate şahit, hatta neredeyse dahil ediyor. Sinemada kullanılan manzaralar ortasında şahsen Neil Armstrong, Buzz Aldrin ve Mike Collins tarafından çekilmiş manzaraların yanı sıra yeni keşfedilmiş ve Apollo 11’in fırlatma ve iniş anlarının da kaydedildiği 70 mm.lik sinema kesimleri da bulunuyor. 8 günlük seyahatin tüm değerli ayrıntılarını kronolojik sırada takip eden sinema için direktör Miller kimi sahnelerde ekranı ikiye ya da üçe bölerek farklı kameralardan elde edilen farklı açıları paralel olarak kurgulamış ve izleyiciye “o an, orada” olma hissini güçlü bir halde yaşatmış. Tamamı orjinal ses kayıtlarından oluşan ses bandına sonradan eklenen tek tük sesler ise sinemanın müziklerinden ibaret. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, bu sinema kesinlikle ancak kesinlikle bir sinema salonunda, dev bir perdede izlenmeli diye düşünüyorum. Haydi bu mevzuda bir de davet yapayım, bir halde İstanbul Sinema Festivali’nde Ay’a Seyahat’in 50. yılı atlandı (bence özel bir kısım olmalıydı) lakin hiç değilse FilmEkimi’nde atlanmasın ve bu harikulade sinema izleyiciyle buluşturulsun. Lütfen!
Bir sinema de BBC’den
Ay’ı fetheden üçlü: Aldrin, Collins ve Armstrong
