Oysa unutulmaması gereken gerçek, 15 Temmuz 2016’da, FETÖ tarafından ortaya konulan bu hareket, 95 yıllık tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı işlenmiş en örgütlü, en ağır, kanlı ve vahim bir darbedir. Bu hareket, 3. yıldönümünde artık objektif olarak ele alınmalıdır. Hususun köpürtülmeye uygun olan duygusal noktaları artık bir yana bırakılmalıdır. Gazetemiz bu hususta bir sefer daha tarih önünde imtihan vermiştir.
Cumhuriyet gazetesi, 1980 yılı öncelerinden başlamak üzere tam 40 yıldır bu hususun ciddiyetine işaret etmiştir. Gülen cemaatinin orduya, Emniyet’e, eğitime ve devlet bürokrasisinin temel kanallarına sızarak buralardaki stratejik makamları ele geçirmeye çalıştığını dokümanlara dayanarak yazdık. Kırk yıldır gelmiş geçmiş tüm siyasal iktidarları uyardık.
Demirel hükümetleri, Özal hükümetleri, koalisyonlar ve 2002’den itibaren de AKP iktidarına ikazlar yaptık. Lakin gelip geçen hiçbir hükümet, Cumhuriyet’in bu yayınlarını dikkate almadı. 40 yılın tüm siyasal iktidarları bu hususta derece derece hatalıdır. 2002’den itibaren bilhassa 2012 yılına kadar Cumhuriyet, AKP iktidarını da bu mevzuda çok sert ve açık biçimde uyarmıştır. FETÖ kuruluşunun Cumhuriyet prensiplerinin kökünü dinamitlemeye dönük çok tehlikeli bir örgütlenme olduğunu yazan Cumhuriyet’i, gelmiş geçmiş siyasal iktidarlar ne yazık ki dinlememiştir.
Bu yayınlar nedeniyle, siyasal iktidar ve sağcı basın Cumhuriyet’e saldırmıştır. Müelliflerine davalar açılmıştır. Cumhuriyet Vakfı Lideri ve gazetemiz Başyazarı İlhan Selçuk nezarete alınmış, Ankara temsilcisi Mustafa Balbay, Silivri zindanlarına atılmıştır.
2002 yılında iktidara gelen AKP’nin üst seviye siyasal takımları FETÖ hareketini, “Aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bir yapı” olarak tanımlamıştır. Açıkça, “Ne istediniz de vermedik?” denilerek kendilerine daima dayanak verilmiştir.
Fethullah Gülen örgütünün maksadını ve tehlikelerini anlatmaya aslında gerek de yoktu. Gülen, kitaplarıyla, vaazlarıyla, TV konuşmalarıyla ülkenin dört bir yanına dağıtılan kasetleriyle, hedeflerini ve yapacaklarını zati açıkça belirtiyordu.
Ancak “aynı gayeye değişik yollardan giden” bu örgüt, siyasal iktidar tarafından “en çoka mazhar” yani en çok korunan, kollanan bir teşkilat, bir hareket, bir cemaat olarak destekleniyordu.
Bu örgütün tüm Silahlı Kuvvetleri, tüm Emniyet’i denetim altına almak istediği hiçbir vakit unutulmamalıdır. Bu örgütün tehlikesini fark eden Emniyet’in üst derece bürokratları vazifeden alındı. Bu örgütün dehşetli amaçlarını çözen savcı ve yargıçlar dışlandı. Örgüt dış kaynaklı denetim düzenekleriyle yönetildiği için, son evrede iktidarı ele geçirmek istedi. Bu noktalar hiçbir vakit unutulmamalıdır.
Valileri, kaymakamları, genel müdürleri, generalleri, kuvvet kumandanlarını tayin eden Genelkurmay liderlerinin etrafını sararak onları denetleyen FETÖ hareketinin muvaffakiyete ulaşması çok yakındı. Bu durum görülüyordu. 15 Temmuz 2016 kanlı darbe teşebbüsünün, deşifre olmuş FETÖ’nün son bir huruç hareketi olduğu unutulmamalıdır.
Bu örgütün, Ergenekon ve Balyoz üzere kumpas davalarını düzenlediği unutulmamalıdır. Bu örgütün, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ögelerini ve tüm kılcal damarlarını ele geçirmeyi hedeflemiş milletlerarası bir beşinci kol, Türkiye’yi parçalamaya dönük çok tehlikeli bir örgüt olduğu unutulmamalıdır.
Evet, bugünkü ortamda AKP siyasi iktidarı, bilhassa Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ ile uğraş ediyor. Bu değerli ve olumlu bir noktadır. Fakat, 2016 kanlı darbe teşebbüsünden sonra yapılan tüm çalışmalara rağmen Gülen cemaatinin siyasi ayağı hâlâ ortaya çıkarılamamıştır. Siyasi ayak kelam konusu olunca, AKP çabucak içine kapanıyor.
FETÖ’nün kumpasları nedeniyle TSK’nin kozmik odasına girildiği, Atatürkçülerin, TSK’nin gururlu subay ve kumandanlarının tutuklandıkları, Genelkurmay Başkanı’nın terörist başı teziyle Silivri zindanlarına atıldığı unutulmamalıdır.
Bu örgütün içyüzünü araştırmak için kurulan TBMM Komisyonu’nun rahat çalıştırılmadığı unutulmamalıdır. Kurula bilgi vermesi gereken vaktin Genelkurmay Lideri ile MİT Müsteşarı, ulusal iradenin oylarıyla kurulan bu kurula ne yazık ki gitmemişlerdir.
FETÖ hareketi, devletine ve Cumhuriyete bağlı Emniyet ve Silahlı Kuvvetler mensuplarının ve vatanına bağlı yurtsever halk katmanlarının direnciyle başarısızlığa uğramıştır.
Ancak FETÖ hareketinin gerçek, saklı içyüzü binlerce kilometre ötedeki gerçek merkezi şimdi yazılmamıştır.
