Oda TV’den Salih Seçkin Sevinç’in yazısında yer alan bilgiler şöyle: “Hepimizin neredeyse çabucak hemen her dondurma tezgahında gördüğü mavi renkli, büsbütün zehirli boya ve yapay aromadan ibaret ne olduğu meçhul soğuk şeyi (evet dondurma değil, şey!) yalnızca ismi “İtalyan Karameli” diye yiyor ya da çoçuğunuza yediriyorsanız siz de bu vahim oyunun içindesiniz demektir!
Şunu bilin ki bariz bir formda zehirleniyorsunuz…
Öncelikle bu makûs duştan uyanıp karamelin (doğal karamel şekerle sütün kaynatılıp karıştırılmasından elde edilir ve rengi kahverengidir) renginin mavi olmadığını kendimize bir hatırlatalım. Sonra şayet bu duştan ayılabildiysek işin altında yatan gerçekleri görmeye başlayalım. Makûs duştan tam olarak uyanabilmek için “Ah, evet! Karamel aslında kahverengi ve tabiatta bu dondurma rengine, yani maviye özdeş bir meyve ya da yiyecek yok. Demek ki bir şeyler ters…” cümlesini kendinize söyleyebilmeniz lazım.
LİMONLU DONDURMA
Aynı mantık yürütmeyi limonlu dondurma için kullanalım. Meskende dolabınızdaki limonu sıkınca suyunun rengi ne oluyor? Açık sarı değil mi? Neredeyse beyaz hatta. Pekala size tezgahta uzatılan limonlu dondurmanın rengi pırıl pırıl parlayan bir sarı mı? Yanıtınız “Evet” ise o vakit bu; o limonlu dondurmanın da birebir halde aroma ve boya ile üretildiği manasına geliyor. Yani yapmanız gereken tek bir şey var… O dondurma tezgahından koşarak uzaklaşmak!
ÇİLEKLİ DONDURMA
Hadi son bir deneme daha yapalım ve bu sefer çilekli dondurmayı sorgulayalım! Çileğin dışı kırmızıdır ancak içi beyazdır. Yani suyunu sıkarsanız açık pembe bir renk çıkar. Lakin dondurmacınızda gördüğünüz çilekli dondurmanın rengi cezbedici bir kırmızıya sahipse bilin ki boyalı ve aromalı dondurma yiyorsunuz. O dondurma çilekli dondurma değil. Siz de aslında çilek esansı (aroması) yiyorsunuz. Örnekleri çoğaltabilirim: Kivili, karpuzlu, vanilyalı, kavunlu, mangolu, böğürtlenli üzere gibi… Hepsi birçok dondurma tezgahında yapay aromalı ve renklendirilmiş dondurmalar.
TİRAMİSU, CAPPUCİNO, LATTE
Bir de ileri seviye fanteziler var. Hani dondurmacılar genelde İtalyandır ve algı da genelde Roma Dondurmacısıdır ya, işte sadece bu algı yüzünden sizler için Tiramisu, Cappucino, Latte isimli dondurma aromaları üretildi. Hepsi gerçek dondurmanın İtalyan dondurması olduğuna safça inanmamız yüzünden. Aromaların hepsi ithal. Hepsi yapay. Hepsi sağlığımızla oynuyor.
GERÇEK SÜT KULLANAN VAR MI?
Durum o kadar vahim ki, bırakın aroma ve boya kullanımını, dondurma üretiminde gerçek süt kullananları bile kuyuda iğneyle arar hale geldik. Kıvam artırıcılar, raf ömrü uzatıcılar, yapay tatlandırıcılar (glikoz şurupları) ile dondurmacılar resmen kaygı sinemalarından çıkan yüzümüze gülen lakin canımıza kast etmeye kararlı dehşetli palyaçolar üzere. Sanayi tipi dondurma üreticileri ise tam bir fiyasko. Süt tozu, margarin, aroma, boya… Hop yallah piyasaya! Sonuç: Erotik isimli, parıldayan ambalajlı, insan sıhhatiyle oynayan ucuz ancak aslında sizi çok değerli ömür standartları satın aldığınıza ikna eden endüstriyel ürünler…
SONUÇLARI KORKUNÇ
Beyniniz renk ve uydurma tatla kandırılıyor. Lakin o yediğiniz kelamda dondurmalar midenize girip de sindirim başladığı andan itibaren karaciğeriniz ve pankreasınız beyninize “İyi de biz bu bize gönderdiğin arkadaşları tanımıyoruz ki, nasıl öğüteceğiz, nereye koyacağız, nasıl tasfiye edeceğiz, ne yapsak?” diye dertlenmeye başlıyorlar. Sonuç: Hormonlarımızda, hücre yapımızda, genetiğimizde deformasyon ve tahribat. Yani… Kanser, diyabet, obezite, erken ergenlik, bağışıklık, hudut sisteminin bozulması ve daha nicesi…
FİYATI UYGUNSA BİR DÜŞÜNÜN
Gerçek süt ve meyve kullanıp dondurma üreterek kilosunu 70 TL’ye satan bir dondurmacı ile aroma ve renklendirici ile randımanı düşük (ya da hileli) süt kullanarak kilosunu 60 TL’ye satan bir dondurmacı katiyen tıpkı kefeye konup kıyaslanmamalı bile. Zira fiyatı çok uygun dediğiniz dondurmacıda sağlığınızdan fire veriyorsunuz. Yeniden de istemeden bu kıyaslamayı kendi aleyhimize çokça yapıyoruz. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan bir toplum olduğumuz için çabucak normali olağandışı kabul edip başkasını tü kakalamaya başlıyoruz. Algılarımızla tam da bu yüzden oynuyorlar işte. “Overrun” denilen ve dondurmayı hava ile şişirip, hacmen büyüten dondurmacılar konusuna girmiyorum bile. Hilebazlıkta metotlar tükenmek bilmiyor.”
